Performansta öne çıkan bir başka konu ise kullanılan "ben dili".
Performansta öne çıkan bir başka konu ise kullanılan "ben dili". Sönmez’in, projenin üretim süreci hakkındaki yazısında bahsettiği gibi anlatısını "ben" öznesi ile sunması; kendi kurduğu ilişkilerin samimiyetini güçlendirdiği kadar, izleyiciye ulaştığı mesafeyi de artırıyor. "Ben"; hepimizde çağrışımı olan, içe döndüren bir dil ögesi. Böylece anlatılan hikâyeyle daha yakından özdeşleşmeyi sağlıyor belki de. Bu yoğun benzeşme duygusu,
Diyarbakır Escort özellikle de cinsel ilişki anlatıları sırasında bir tür rahatsızlık hissi ile beraber gelebilir; eğer bahsi geçen kimlik sizin için "ben" değilse. "Balayı anıları" olarak adlandırdığı tek gecelik gay ilişkileri dinlemek, bedenselliğin her türlüsünün tabu olduğu ahlaka bir darbe niteliğinde zira. Kuir aktivizminde dahi saf dışı bırakılabilen bir konu cinsellik; eşcinsel olmak bir yasak iken, eşcinsellerin yaşadığı cinsellik daha da büyük bir yasak hâliyle. Ne mutlu ki Nadir Sönmez, anlatabilmenin de ötesinde iki erkek arasındaki cinselliğin, oyuncunun sesine etkisini bile yüksek lisans tezinde konu edebiliyor. Görünürlük artırma adı altında toplumun beklediği kişiye dönüşme riskine karşın "ben"i zihniyle, bedeniyle, ilişkileriyle, cinselliğiyle bir bütün olarak kabullenmek ve sunmak… Sanıyorum yapmamız gereken bu.
Osman'ın barda beyaz bir bez üzerine Arapça bir şeyler yazdığını, bu bezi İsmail'e verdiğini, bombayla birlikte bu bezi Cumhuriyet Gazetesinin bahçesine atmasını söylediğini, Osman'ın arabasıyla Cevahir'in önüne kadar gittiklerini ve orada indiklerini, Cumhuriyet gazetesinin yerini İsmail'e gösterdiklerini, İsmail'in bombayı atmaya gideceğini, kendisinin Osman'la oradan ayrılacağını, planlarının bu şekilde olduğunu, ancak İsmail'in İstanbul'u bilmediği için bombayı atmaya gitmekte çekindiğini fark ettiğini, kendisinin yanında gitmek istediğini ancak Osman'ın ısrarla gitmemesini istediğini, fakat İsmail'i yalnız bırakmak istemediğini ve gazetenin oraya doğru ilerlemeye başladıklarını, bu esnada İsmail'in barda üzerine Arapça bazı şeyler yazmış olduğu bezi yol üzerinde bir varilin içerisine attığını, oraya vardıklarında saatin 23 sıralan olduğunu, etrafın sakin ve hiç kimsenin olmadığını, yan yana yürürken İsmail'in bombanın pimini çektiğini ve bahçeden içeriye attığını, hatta kulaklarım kapatarak kaçmaya başladıklarını, fakat patlama sesi duymadıklarını, kaçarken bombanın piminin İsmail'in elinde olduğunu, ticari bir taksiyle Coco Bar'a geldiklerini, bara geldiklerinde Osman, Erhan ve Alparslan ARSLAN'ın orada oturuyor olduklarını, Alparslan ARSLAN'ı ilk olarak burada gördüğünü, Osman'ın kendilerine hitaben patlamadı mı diye sorduğunu, pimi çektiklerini ancak bombanın patlamadığını söylediğini, hatta İsmail'in elindeki pimi Osman'a gösterdiğini, bunun üzerine orada Alparslan ve Osman'ın biraz çıkışarak bombanın neden patlamadığını sorduğunu, Osman'ın da bombada arıza olabileceğini söylediğini,
Bir süre Pakistan da Butto'nun öldürülmesi konusuyla ilgili konuştukları, ilerleyen konuşmada Güler KÖMÜRCÜ'nün "...garip bir şey hissediyorum biliyor musun, Ermenilerde tuhaf bir hareketlenme var Türkiye'deki Kripto Ermenilerde gizli Ermenilerde" diyerek Türkiye'deki gizli Ermenilerin yönetimi ele geçirmeye çalıştığından bahsettiği, F.S.'in de Kripto Ermeni olduğu, bunun gibi bir çok iş adamı ve şahsın bulunduğunu anlattığı, görüşmenin ilerleyen bölümlerinde Güler KÖMÜRCÜ'nün "...ben kime yazı yazıyorum, benim yazımı Güruh anlar mı" ".. sana uyan diyorum bende zaten, sen Güruhu boş ver" "sana ne halktan ya, çok affedersin yani, bu işçi partisi olabilirsiniz ama, halk beni hiç ilgilendirmiyor %5 beni ilgilendiriyor" "%5 uyansın işte uyanması gereken sen ben o" "...bizim Organize olmamız lazım sen Güruhu boş ver" dediği, İbrahim'in "Nasıl organize olacağız" diye sorması üzerine, Güler'in de teknolojik imkanları kullanmaktan bahsederek "Şimdi hukuğun içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce Hakim Savcı var, polisin içerisinde senin benim gibi düşünen yok mu yüzlerce var" "Böyle demorilize bırak halk uyansın, halktan bana ne ben halk'a yazı yazmıyorum ki size yazı yazıyorum ben" dediği,
Aralarında bir süre merhabalaştıktan sonra düzenlenecek olan bir ekonomi toplantısından ve bu toplantıya konuşmacı olarak katılacak kişilerden bahsettikten sonra, Tümep'in bir yemekli toplantısına değindikleri ve bu toplantı ile alakalı olarak Bedri'nin "Ya şimdi aslında çok benim beklemediğim bir katılım di herkes vardı orda. İlhan Selçuk, Hurşit Tolon, Şener Eruygur, YARSAV Başkanı, bu Danıştay, Yargıtay, Üniversitelerden bayağı seçkin bir topluluktu 70 kişi vardı Şener ERUYGUR bayağı da uzun sürdü yedide başladı on birde bitti, dört saat süren toplantı oldu. Şener ERUYGUR yani bir araya gelmek gerekir, Ulusalcıların birleşmesi gerekir diye özeti bu olan birazda halkı suçlayan, bu cumhuriyet mitinglerinde toplandı bu kadar kalabalıklar ne oldu, bir şey çıkmadı öyle bir konuşma yaptı." Dediği, devamında bir süre Bedri'nin söz konusu toplantıdaki konuşmasından bahsettiği, daha sonra Doğu PERINÇEK'in "keşke şeyi esas söyleseydin O GÜN İNDİRMEK VE MİLLİ BİR HÜKÜMET KURMAK MÜMKÜNDÜ ona yanaşmadı Şener ERUYGURLAR Cumhurbaşkanı istifaya davet etseydin. Esas onu söylemek lazım, alternatif o bence, yani İşçi Partisine oy ver diyerek te bir çözümü olmazdı." dediği, devamında Bedri'nin "Sonrasında İLHAN SELÇUK en sonunda bir kapanış konuşması yerine geçecek bir konuşma yaptı, ama oda böyle Orduya karşı kırgınlığını ve eleştirilerini özeti oydu yani. Bu hem Iraktan çekilme konusu hem de genel olarak tutumuyla ilgili böyle çok şeyler bekleyen ve beklediğini bulamayan bir hayal kırıklığı içerisinde özeti o olan bir konuşma yaptı" dediği, ... ve toplantıya Sıtkı ULAY isimli yaşlı bir paşanın da katıldığını belirttikten sonra görüşmenin sona erdiği,